Herkese merhabalar upuzun bir aradan sonra tekrar sizinleyim. Blog sayfama bir süredir zaman ayırma fırsatı bulamadım, bunun için de sizden öncelikle özür diliyorum. Bundan sonra biraz daha düzenli yayınlar yapmaya çalışacağım. Şimdi ise bu yazımda size çok ama çok sevdiğim, kitaplarını okurken bir o kadar zevk aldığım, aynı anda hem üzülüp hem gülebildiğim birbirinden şeker Sophie Kinsella eserlerinden biri olan
Numaran Bende Var (I've Got Your Number) kitabını anlatacağım. Şuan kargoda olan iki Sophie Kinsella kitaplarımı da okuduktan sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Öncelikle belki duymamış olabilirsiniz. Sophie Kinsella İngiliz, romantik-komedi (ki bu türlere
çik-lit edebiyatı da deniyor) kitapları kurgulayan başarılı bir yazar (kitaptaki biyografi kısmını fotoğrafta veriyorum). Kitaplarını modern aşk hikayeleriyle donatmakta oldukça başarılı ancak hikayeleri herkese hitap etmeyebilir. Herkesten kastım ise beylerden bahsediyorum tabi. Çünkü cicili, aşklı, böcekli kitaplar okumaya karşı maalesef böyle bir ön yargıları olabiliyor. Bu sebeple biz kadınların daha çok hoşuna gidebilecek bir tür diyebilirim. Ayrıca Kinsella, kitaplarında bütün zorlukların karşısında dik bir şekilde ayakları üzerinde duran kadın karakterler yaratmayı da oldukça seviyor görünüyor. Bazen onların yerinde olup, sahip oldukları hayatı yaşamak isterken bulabiliyoruz kendimizi. Bu yönden eserlerinde yer verdiği kadınlara özellikle hayranım diyebilirim.
Numaran Bende Var ise okurken resmen romantik-komedi filmi izliyormuş havası yaratan kitaplarından biri. Aslında bu zamana kadar okuduğum tüm Sophie Kinsella kitaplarında film izliyor gibi hissettim. Hatta kitapları bittiği zaman içimde bir burukluk hissediyorum diyebilirim. Bu aslında kitabın sizi ne kadar sarıp sarmaladığının, sizi hikayenin içine ne denli çektiğinin bir kanıtı olarak karşımıza çıkıyor ki günümüz kitaplarının çoğunda bu yok denecek kadar az bence.
Söz konusu kitabımıza dönecek olursak. Kitabın ana karakteri Poppy, bir fizyoterapi merkezinde çalışan, bir akademisyenle nişanlı olan ve başına geleceklerden haberi olmayan genç bir kadın. Bir gün kız arkadaşlarıyla yaptıkları ufak bir kutlama esnasında nişan yüzüğünü kaybediyor ve bütün dünya başına yıkılıyor. Üstüne yüzüğünü bulmaya çalışırken telefonunu çaldırıyor ve olaylar daha kötü bir hal alıyor. Ansızın bir çöp kutusunda sahipsiz bir telefon buluyor ve telefonu kullanmaya karar veriyor. Ancak telefonun ünlü bir danışmanlık şirketi sahibi, başarılı bir iş adamının asistanına ait olduğu ortaya çıkıyor. Adam telefonu geri almakta ısrarcı davranınca Poppy'nin başına hiç tahmin edemeyeceği ilginç olaylar serisi gelmeye başlıyor. Bundan sonrasını ise okuyarak öğrenmenizi tavsiye ediyorum.
Kitap o kadar eğlenceli ki elinizden bırakasınız gelmiyor. Mesela çok güzel bir dizi bulursunuz ve izlemeye ara verdiğiniz zaman aklınız hep bir sonraki bölümün nasıl olacağı, olayların nasıl devam edeceğinde takılı kalır. Diziyi sürekli izlemek ister, olayları bir an önce öğrenmek istersiniz. İşte bu ve diğer Sophie Kinsella kitaplarında da benim hissettiğim bu durum. Eğer gerçekten yorgunsanız, veya yoğunsanız ancak kitap okumaya ayıracak ufak bir zamanınız varsa bu tarz kitaplar sizi gerçekten rahatlatacaktır. Ben uzun süredir bu yazarın kitaplarını okuma fırsatı yakalayamadığımı fark ettim ve beynimi hem okuyup hem de eğleneceğim hikayelerle meşgul etmek istedim. Gerçekten de okumayı özlediğimi fark ettim ve hemen üç kitap siparişi daha verdim. Son olarak ufak bir tavsiye vermek istiyorum. Bazen hayata ufak bir ara vermek bize çok iyi gelebiliyor. Verdiğimiz arayı da kitaplarla taçlandırmak gerçekten hayattaki en büyük zenginliklerden birisi.