“I KNOW NOTHING IN THE WORLD THAT HAS AS MUCH POWER AS A WORD. SOMETIMES I WRITE ONE, AND I LOOK AT IT, UNTIL IT BEGINS TO SHINE.” ― EMILY DICKINSON
▼
7 Temmuz 2019 Pazar
Umudun Başladığı Nokta
Yine blog sayfamı uzun süredir ihmal ediyorum. Bir türlü sizlerle yazılarımı paylaşamıyorum ve sayfamdan koptuğumu hissediyorum. Hayatta en sevmediğim şeylerden biri belirsizlik. Bu sayfamda da bunu büyük ölçüde yaşıyorum, bu da beni mahvediyor diyebilirim. Sayfamda bir türlü hangi konsepti işlemem gerektiğine karar veremedim. Ne tür yazılar paylaşmalıyım, ne tür konular işlemeliyim bunlar kafamda sürekli soru işareti olmaya devam ediyor. Bir yandan yazmayı çok seviyorum. Sizlerle bir şeyler paylaşmak, beğeninizi kazanmak çok hoşuma gidiyor fakat bu işi devamlı yapmalıyım farkındayım. O yüzden aklıma geldikçe yazılar yazmaya başlayacağım. Kendimce zor bir süreçten geçiyorum. Duygularımın yoğun olduğu, üzerime geldikleri, beni çaresiz bıraktığı bir dönem bu. O yüzden elim tuşlara değemiyor. Aslında bu dönemlerde yazmak çok etkili derler, içimizdekileri akışına bırakmalıyız belki de. Ama insanın içinde bir dürtü olmaz, canı hiçbir şey yapmak istemez ya işte aynen öyle bir dönemdeyim. Sıkılıyorum ve sıkıntımı geçirmek için yapacak hiçbir şey gelmiyor elimden. Böyle bir paradoksun içine hapsolmuş durumdayım ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Bir şeyler içimi sıkıyor sanki bedenime halatlar dolanmış ve biri o halatları sürekli çekerek beni boğuyor gibi hissediyorum. Bu durumun geçeceğini biliyorum. Bunun bir süreç olduğunu biliyorum. Belki siz de böyle hissetmişsinizdir hayatınızın belli dönemlerinde bilmiyorum. Ama eminim bir yerlerdesiniz ve bu yazımı okuyorsunuz. İşte bunu bilmek bile benim için minik bir umut....
7 Şubat 2019 Perşembe
Romantik-Komedi Sevenleri Böyle Alalım
Herkese merhabalar upuzun bir aradan sonra tekrar sizinleyim. Blog sayfama bir süredir zaman ayırma fırsatı bulamadım, bunun için de sizden öncelikle özür diliyorum. Bundan sonra biraz daha düzenli yayınlar yapmaya çalışacağım. Şimdi ise bu yazımda size çok ama çok sevdiğim, kitaplarını okurken bir o kadar zevk aldığım, aynı anda hem üzülüp hem gülebildiğim birbirinden şeker Sophie Kinsella eserlerinden biri olan Numaran Bende Var (I've Got Your Number) kitabını anlatacağım. Şuan kargoda olan iki Sophie Kinsella kitaplarımı da okuduktan sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Öncelikle belki duymamış olabilirsiniz. Sophie Kinsella İngiliz, romantik-komedi (ki bu türlere çik-lit edebiyatı da deniyor) kitapları kurgulayan başarılı bir yazar (kitaptaki biyografi kısmını fotoğrafta veriyorum). Kitaplarını modern aşk hikayeleriyle donatmakta oldukça başarılı ancak hikayeleri herkese hitap etmeyebilir. Herkesten kastım ise beylerden bahsediyorum tabi. Çünkü cicili, aşklı, böcekli kitaplar okumaya karşı maalesef böyle bir ön yargıları olabiliyor. Bu sebeple biz kadınların daha çok hoşuna gidebilecek bir tür diyebilirim. Ayrıca Kinsella, kitaplarında bütün zorlukların karşısında dik bir şekilde ayakları üzerinde duran kadın karakterler yaratmayı da oldukça seviyor görünüyor. Bazen onların yerinde olup, sahip oldukları hayatı yaşamak isterken bulabiliyoruz kendimizi. Bu yönden eserlerinde yer verdiği kadınlara özellikle hayranım diyebilirim.
Numaran Bende Var ise okurken resmen romantik-komedi filmi izliyormuş havası yaratan kitaplarından biri. Aslında bu zamana kadar okuduğum tüm Sophie Kinsella kitaplarında film izliyor gibi hissettim. Hatta kitapları bittiği zaman içimde bir burukluk hissediyorum diyebilirim. Bu aslında kitabın sizi ne kadar sarıp sarmaladığının, sizi hikayenin içine ne denli çektiğinin bir kanıtı olarak karşımıza çıkıyor ki günümüz kitaplarının çoğunda bu yok denecek kadar az bence.
Söz konusu kitabımıza dönecek olursak. Kitabın ana karakteri Poppy, bir fizyoterapi merkezinde çalışan, bir akademisyenle nişanlı olan ve başına geleceklerden haberi olmayan genç bir kadın. Bir gün kız arkadaşlarıyla yaptıkları ufak bir kutlama esnasında nişan yüzüğünü kaybediyor ve bütün dünya başına yıkılıyor. Üstüne yüzüğünü bulmaya çalışırken telefonunu çaldırıyor ve olaylar daha kötü bir hal alıyor. Ansızın bir çöp kutusunda sahipsiz bir telefon buluyor ve telefonu kullanmaya karar veriyor. Ancak telefonun ünlü bir danışmanlık şirketi sahibi, başarılı bir iş adamının asistanına ait olduğu ortaya çıkıyor. Adam telefonu geri almakta ısrarcı davranınca Poppy'nin başına hiç tahmin edemeyeceği ilginç olaylar serisi gelmeye başlıyor. Bundan sonrasını ise okuyarak öğrenmenizi tavsiye ediyorum.
Kitap o kadar eğlenceli ki elinizden bırakasınız gelmiyor. Mesela çok güzel bir dizi bulursunuz ve izlemeye ara verdiğiniz zaman aklınız hep bir sonraki bölümün nasıl olacağı, olayların nasıl devam edeceğinde takılı kalır. Diziyi sürekli izlemek ister, olayları bir an önce öğrenmek istersiniz. İşte bu ve diğer Sophie Kinsella kitaplarında da benim hissettiğim bu durum. Eğer gerçekten yorgunsanız, veya yoğunsanız ancak kitap okumaya ayıracak ufak bir zamanınız varsa bu tarz kitaplar sizi gerçekten rahatlatacaktır. Ben uzun süredir bu yazarın kitaplarını okuma fırsatı yakalayamadığımı fark ettim ve beynimi hem okuyup hem de eğleneceğim hikayelerle meşgul etmek istedim. Gerçekten de okumayı özlediğimi fark ettim ve hemen üç kitap siparişi daha verdim. Son olarak ufak bir tavsiye vermek istiyorum. Bazen hayata ufak bir ara vermek bize çok iyi gelebiliyor. Verdiğimiz arayı da kitaplarla taçlandırmak gerçekten hayattaki en büyük zenginliklerden birisi.
Öncelikle belki duymamış olabilirsiniz. Sophie Kinsella İngiliz, romantik-komedi (ki bu türlere çik-lit edebiyatı da deniyor) kitapları kurgulayan başarılı bir yazar (kitaptaki biyografi kısmını fotoğrafta veriyorum). Kitaplarını modern aşk hikayeleriyle donatmakta oldukça başarılı ancak hikayeleri herkese hitap etmeyebilir. Herkesten kastım ise beylerden bahsediyorum tabi. Çünkü cicili, aşklı, böcekli kitaplar okumaya karşı maalesef böyle bir ön yargıları olabiliyor. Bu sebeple biz kadınların daha çok hoşuna gidebilecek bir tür diyebilirim. Ayrıca Kinsella, kitaplarında bütün zorlukların karşısında dik bir şekilde ayakları üzerinde duran kadın karakterler yaratmayı da oldukça seviyor görünüyor. Bazen onların yerinde olup, sahip oldukları hayatı yaşamak isterken bulabiliyoruz kendimizi. Bu yönden eserlerinde yer verdiği kadınlara özellikle hayranım diyebilirim.
Numaran Bende Var ise okurken resmen romantik-komedi filmi izliyormuş havası yaratan kitaplarından biri. Aslında bu zamana kadar okuduğum tüm Sophie Kinsella kitaplarında film izliyor gibi hissettim. Hatta kitapları bittiği zaman içimde bir burukluk hissediyorum diyebilirim. Bu aslında kitabın sizi ne kadar sarıp sarmaladığının, sizi hikayenin içine ne denli çektiğinin bir kanıtı olarak karşımıza çıkıyor ki günümüz kitaplarının çoğunda bu yok denecek kadar az bence.